top of page
  • Yazarın fotoğrafıMetin Tiryaki

Sahilde Kafka – Haruki Murakami

Güncelleme tarihi: 8 Mar 2022

Nasıl anlatsam, nerden başlasam… Güzel bir söz, güzel bir şarkıda güzel bir yer için yazılmış. “Sahilde Kafka” için yorum yazmaya başladığımda aklıma ilk bu cümleler geldi nedense. Gerçekten de bittiğinde nasıl anlatacağınızı düşündüren, insanı serseme çeviren bir kitap.


Bir yerden başlamak lazım elbette. Öncelikle kitabın türünü tanımlama kısmında başlıyor zorluk, daha ilk anda. Biraz fantastik, biraz bilim kurgu, dram, romantik artık ne isim vermek isterseniz. Ama en çok “Büyülü gerçeklik” akımına dahil edebiliriz sanırım.


Kafka Tamura annesi 4 yaşında iken ablasını da alarak çıkıp giden, babasıyla da ilişkisi yok denecek seviyede içine kapanık, kendini müzik ve kitaplara vermiş bir gençtir. 15 yaşında evden kaçmaya karar verir. Evden kaçarken hem babasından hem de babasının kehanetinden kaçar aslında. Babasının kehanetine göre Tamura babasını öldürecek, annesi ve ablasıyla da cinsel birliktelik yaşayacaktır. (Kitapta Oedipus kompleksine ve cinselliğe fazla yer verilmesi kimilerine rahatsız edici gelebilir, baştan söylemesi.) Kitap boyunca kendisine “Karga” isimli bir genç de eşlik eder. Aslında karga diye biri var olmayıp, kendi iç sesinden (Alter ego) başka bir şey değildir. (Bu arada ikinci kez Kafka’ya gönderme yapılıyor; Kafka Çek dilinde karga anlamına geldiğinden.)


Nakata 60 ‘lı yaşlarda, çocukken geçirdiği bir kaza sonucunda okuma yazma dahil tüm belleği silinen, kedilerle konuşan, gökten bir şeyler yağdıran, yalnız ve saf bir adam. Kitap iki ayrı karakterin hikayesini sonunda birleştiren bir kurgu ile yazılmış. Her ikisi de bir sonraki adımın ne olduğunu bilmeden bir yolculuğa çıkarlar. Tamura bir kütüphanede çalışmaya ve yaşamaya başlar. Yine kütüphanede çalışan Oşima ile arkadaş olup, kütüphane müdürü 50 yaşındaki Bayan Saeki’ye (aynı zamanda 15 yaşındaki haline) aşık olur. Nakata’nın yolculuğunda da kendisine tır şoförlüğü yapan genç Hoşino yardım ve yarenlik eder. Sonunda hepsinin yolları Şikoku adasında kesişecektir.


Her kitabında olduğu gibi Murakami yine bol bol müziğe yer vermiş. Tamura Radiohead, Prince, Coltrane dinlerken, bol bol klasik müzik (Beethoven, Haydn, Fournier…) deneyimi de yaşıyorsunuz. Meraklılar için YouTube’da playlistler de mevcut. Kitabın çevirinin de mükemmel olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Hüseyin Can Erkin doğrudan Japonca’dan çevirmiş. Kendisini de takdir etmek gerekir doğrusu. Sonuç olarak her kitapseverin okuması gereken, 21. Yüzyılın en iyi kitaplarından biri Sahilde Kafka. 650 sayfalık kitap, ağır ağır okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken pek çok anektod içeriyor…


“Kısacası, aşık olmak böyle bir şeydir işte Kafka Tamura. Nefesin kesilecek ölçüde kendini iyi hisseden de, derin bir karanlıkla boğuşan da sen olursun. Vücudun ve ruhunla buna dayanman gerekir.”


“Mutluluğun tek bir türü vardır, ama mutsuzluk bin bir şekilde ve büyüklükte gelebilir. Tolstoy’un dediği gibi: Mutluluk masal, mutsuzluk ise öyküdür.”


“Bak, Kafka Tamura, belki de dünyadaki hiç kimse özgürlüğü arzulamıyordur. Arzuladıklarını sanıyorlar sadece. Her şey bir ütopya. Eğer ellerine özgürlük gerçekten geçecek olsa, çoğu insan ne yapacağını şaşırır. Bunu aklında tut. İnsanlar aslında özgürlüklerinin kısıtlanmasından hoşlanırlar.”


“Anılar, insanın vücudunu içten içe ısıtan şeylerdir. Fakat aynı zamanda insanın içini lime lime de edebilir.”


“Haddinden uzun düşünmek, hiç düşünmemiş olmaktan farksızmış demek ki,”


“Yerine göre kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de, ondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir. Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar, sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi, aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen, o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey, teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak, gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir. Orada, muhtemelen ne güneş ne de ay, hatta ne yön ne de zaman vardır. Orada, kemikleri bile parçalayacak kadar keskin beyaz kum tanecikleri gökyüzünde dans eder. İşte öyle bir kum fırtınası canlandır gözünde.”


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page