Shibumi'yi soluksuz okuduktan sonra bir Trevanian daha okumak istedim. Birbirinden son derece alakasız olsalar da yine soluksuz okunan bir kitap “Katya’nın Yazı”. Shibumi bir casusluk romanı iken “Katya’nın Yazı” aşk ve dram. Basit, yalın bir aşk hikayesi gibi başlayan kitapta yer alan derin ve anlamlı insan çözümlemelerinin insanı etkilememesi mümkün değil. Roman ilerledikçe konu daha da derinleşir, basit görünen şeylerin ne denli karmaşık, karmaşık görünenlerinse basit olduğu anlaşılır, tıpkı hayat gibi; ve öyle beklenmedik, vurucu bir sonla karşılaşırsınız ki etkisinden kurtulabilmeniz uzun süre mümkün olmaz.
Roman 1914 yazında bir Bask kasabasında doktorluk yapan MontJean’ın kasabanın dışında bir eve taşınan , kimselerle görüşmeyen gizemli Katya ve onun ailesiyle kurduğu ilişkiyi anlatıyor. MontJean ‘ın Katya, abisi Paul ve kasabanın yaşlı ama çapkın doktoru ile geçen diyalogları gerçekten muhteşem aynı zamanda komik.
Hiç bitmesin diye sonlarını yavaş okuduğum finaliyle insanı serseme çeviren bir kitap. Trevanian ‘a bir kez daha hayranlık duymamak elde değil.
Comments