top of page
Yazarın fotoğrafıMetin Tiryaki

Doğmamış Çocuğa Mektup – Oriana Fallaci

Güncelleme tarihi: 1 Mar 2022

Kadınlık ve Annelik duyguları arasındaki amansız mücadele ve kazananın aynı zamanda kaybeden olması üzerine yazılmış, özellikle her kadının okuması gereken bir kitap Doğmamış Çocuğa Mektup. Tüm dünyada 5 milyondan fazla satan kitap, evlilik dışı hamile kalan bir kadının (Oriana Fallaci’nin kendisi) adından da anlaşılacağı üzere doğmamış çocuğuna yazdığı mektuplardan oluşuyor. Erkek egemen bir toplumda ayakta kalmaya çalışan kadının, evlilik dışı hamile kalması sonrasında yaşadığı duyguları, psikolojisi ve zorluklar yazarın kendi ağzından anlatılmış. Babasının bebeği istememesiyle hayal kırıklığına uğraması, patronunun ve etrafındaki diğer insanların bebeği aldırmasına yönelik psikolojik baskılarına rağmen doğurmaya karar vermesi ve tüm zorluklara rağmen mücadelesi ve yaşadıkları anlatılmış kitapta. Fallaci dünyada yaşanan tüm acı, adaletsizlik ve kötülüklere rağmen kendi hayatından alıntılar yaptığı küçük masallarla sevgi, iyilik ve adalet umudu aşılamaya çalışmış hem bebeğine hem kendisine .Yaşadığı stres ve yoğun çalışma temposu yüzünden bebeğin hayatının tehlikeye girmesi ve sonrasında kendi ile yüzleşmesi de kitabın finalinde hayali bir mahkeme sahnesi ile resmedilmiş.


İtalyan yazar ve gazeteci Oriana Fallaci’nin 1975 yılında yazdığı 112 sayfalık bu Novella Can Yayınları’ndan Pınar Kür çevirisiyle yayınlanmış.


“Yaşam öylesine güç bir çaba ki, çocuk. Her gün yeni baştan başlayan savaş; mutluluk anıları ise kısacık ayraçlar, sonradan bedelleri acıyla, fazlasıyla ödenen…”


“Kadınla erkek arasında aşk dedikleri, bir mevsim. Ve bu mevsim çiçeklenme döneminde nasıl bir yeşillikler şöleniyse, solma döneminde de bir yığın çürüyen yapraktan başka bir şey değil.”


“Yaşamın tadı tuzu mutluluktur ve mutluluk diye bir şey vardır; mutluluğun peşinden koşmaktır gerçek mutluluk.”


“Bir ağaç tohumunun toprağı yarıp yeşermeye başlaması için cesur olması gerekmez mi sanıyorsun? Kırılması için ufacık bir rüzgar, ezilmesi için bir sıçan pençesi yeterli. Gene de yeşeriyor, inatla ayakta duruyor ve yeni yeni tohumlar serperek büyüyor. Derken bir orman oluveriyor.”

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page