“Her kaosta bir sistem, her düzensizlikte bir düzen vardır.” Carl G. Jung'un sözleriyle başlıyor “Algı Kalesi.” Felsefe, kaos, bilim ve rastlantılar üzerine fantastik bir kurguyla yazılmış 190 sayfalık kitap bir solukta okunuyor. Gültekin Karakuş'un 2012 yılında yayınlanan kitabı, yazarın ilk ve tek eseri. Aslen doktor olan yazar kitabı ara ara yazarak 7 yılda tamamlamış.
1873 yılında İstanbul’da bir meyhanede başlıyor roman. Levend, Tahir Usta'nın bilgi ve kültürüne saygı ve hayranlık duyar, neredeyse her şeyi bilen bu adamı daha yakından tanımak ve " henüz hazır olmadığı" için bir türlü görme fırsatı bulamadığı evini görmek için tutkulu bir merak içindedir. Bir gece Tahir Usta artık zamanı geldiği ve hazır olduğunu söyler. O gece onu bir mezarlığa götürüp silahla kendisini öldürüp evin anahtarını da Levend'e verir. Ölmeden önce de son sözü "Akil'e selam söyle" olur. Eve gidince tarih boyunca yazılmış ve yazılacak olan tüm kitapların olduğu sonsuz kapıları olan bir yerle karşılaşan Levend bir yandan da Akil'in kim olduğunu bulmaya çalışır.
İçinde bolca felsefik, kaotik, mistik ögeler barındıran kitapta eski Türkçe ve Osmanlıca kelimeler de yerli yerinde kullanmış (Osmanlıca kelimeleri sevdiğimden benim hoşuma gitti.) Gerçekten de "bir solukta okunacak ama bir lokmada yutulamayacak, fantastik bir kitap" Algı Kalesi...
“İnsan” demişti, “ önce kendini dünyanın merkezinde zanneder evlat, ama sonraları o dünyanın kâinatın kuytu bir köşesinde olduğunu anlayıverir.”
"Hayat oyun oynamadı seninle. Sen oynadın. Kısacık ömrünü sonsuz zaman diliminde her şeyden üstün saydın ve nihai vahiliği kabullenemedin..."
“... fark ettim ki geçmişi bilmeden onu özümsemeden, çoğu konu için geçerli bu, gelecek bir şey ifade etmiyor. ...Çok güzel bir öykünün başını bilmeden sadece sonunu duymak manâsızdır. ...
