top of page
Yazarın fotoğrafıMetin Tiryaki

Aşk - Elif Şafak

Güncelleme tarihi: 28 Şub 2022

"...Bu romanda okura yüreğimi açtım. Tasavvuf benim sırrımdı, o sırrı aşikâr ettim. Şems ve Mevlânâ hakkında bir kitap yazayım arzusuyla kaleme almadım bu kitabı. Ben "aşk"ı anlatmak istedim. Buydu çıkış noktam. Hem dünyevî hem manevî boyutlarıyla aşkı yazdım. Zıt gibi görünen karakterleri yan yana getirerek evrensel bir öz yakalamayı arzuladım. 2008 senesinde Boston'da yaşayan üç çocuk annesi mutsuz bir Yahudi Amerikalı kadın için Mevlânâ ne ifade ediyor, bu sorunun cevabını kovaladım. Son tahlilde, beşerin tabiatı şaşmaktır. Elbette hatalar, kusurlar olabilir. Yoksa Şems i, Mevlânâ yı yazmaya kalkıp da her şeyi anladığını iddia etmek "kibir" olur. Ama şunu samimiyetle söyleyebilirim: Ben bu romanı aşkla yazdım, aşkla okunmasıdır temennim." sözleriyle tarif etmişti Elif Şafak, Aşk isimli romanını.


Elif Şafak bu kitabında biri günümüzde, diğeri ise 1200’lü yıllarda geçen iki öyküyü anlatıyor. Kitap iki farklı öykü şeklinde kurgulanmış olsa da bu iki hikaye “aşk” temelinde birbirlerine bağlı.


Ella Rubinstein üç çocuklu, orta yaşlı Amerikalı bir ev kadını; oldukça varlıklı bir ailesi, son derece düzenli sorunsuz bir hayatı ve evliliği olmasına rağmen hayatında bir şeyler eksik olduğunu son zamanlarda daha da net bir şekilde hissediyor. Üç çocuğunun da artık büyümüş ve kendisine pek ihtiyacı kalmadığını düşünen ve günlük ev rutininden sıkılan Ella bir yayınevinde editör-asistanı olarak iş bulur; ilk işi de Aziz Zahara adlı tanınmamış bir yazarın tasavvuf felsefesini konu alan tarihi romanını değerlendirmektir. Ancak hayatının kritik bir döneminde eline aldığı bu kitap, Ella 'yı derinden sarsacak, Mevlana ile Şems arasındaki manevi aşkın ışığında dünyevi aşkı keşfedecektir.


Konusu kısaca bu şekilde olan kitap 2009 Mart ayında yayımlanmıştı. Orijinali İngilizce olan kitap (İngilizce ismi Forty Rules Of Love) K. Yiğit Us tarafından Türkçe 'ye çevrilmiş. Romanının kapağında fotoğraf sanatçısı Ebru Bilun Akyıldız 'ın "Kadın Kalbi" adlı fotoğrafı yer almakta olup, kalp şeklinde bir yaprağı göstermektedir. Kapak, "kalp çakrasının yaydığı tonda" bir pembe zemin üzerine basılmış, bunun da kitabı bir aşk romanı görünümüne soktuğu öne sürülmüştü. Pembe rengin kadınsı bir renk olarak algılanmasından ötürü erkek okurların ellerinde bu tür bir kitapla görünmek istememesi üzerine yayıncı, alternatif olarak kül rengi bir kapak hazırlamış, bu kapakla Haziran 2009'da 20 bin özel baskı yapmış. Sanırım aynı kompleksi ben de bilinçaltında yaşamış olmalıyım ki, ben de gri kapaklı olan versiyonu almışım :).


Kırktan fazla dile çevrilen Elif Şafak'ın romanları, Viking, Penguin, Rizzoli ve Phebus gibi dünyanın en önemli yayınevleri tarafından yayımlanmakta olup, bir çok ödül alan Şafak, 2010 yılında Fransa'nın en prestijli ödüllerinden Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına layık görülmüş.


Elif Şafak ve eşi hakkında Fetöcü oldukları, kitapta bazı tarihsel hatalar yapılması, Elif Şafak'ın intihal yaptığı, hatta kitabı başkalarının yazdığı gibi bir çok dedikodu ve karalamaları bir tarafa bırakarak sadece edebi açıdan bakıldığında bence Türk Edebiyatı'nın en iyi romanlarından biri Aşk. Birbiri ile iç içe geçen, hatta bazı yerlerde kesişen hikayeler sadece sürükleyici olmakla kalmamış ayrıca tasavvuf üzerine merak uyandıran, düşündüren bir çok diyalog ve sözlerle ilmek ilmek örülmüş. Kendi çapında blog ve dergilerde yazmış biri olarak, neredeyse her sayfasında "bir insan bu kelimeleri nasıl düşünmüş, nereden bulmuş, nasıl yan yana getirebilmiş" kıskançlığı ve gıptası ile okudum tüm kitabı, kendi yazdıklarım da Mona Lisa ile Cin Ali karşılaştırması gibi gözüktü gözüme :).


Kitabın en ilgi çekici yanı Elif Şafak ‘ ın Aşkı 40 kuralla sıralaması. Yazar bu 40 kuralı Şems 'in söylemlerinden ilham alarak oluşturmuş, bunlar da sosyal medyada sürekli paylaşılan aforizmalar tadında. Bu kitaba sadece bir roman gözüyle bakmak yanlış olur bence çünkü aynı zamanda bir sanat eseri inceliğinde, tadında ve ayarında. Gerçek bir yazar edebiyatı sanata dönüştürebilendir; Elif Şafak da bu kitabında bunu başarmış...


 

"Her hakiki aşk, umulmadık dönüşümlere yol açar.

Aşk bir milad demektir.

Şayet "aşktan önce" ve "aşktan sonra"

Aynı insan olarak kalmışsak

Yeterince sevmemişiz demektir.

Birini seviyorsan onun için yapabileceğin

En anlamlı şey

"Değişmektir!".

O kadar çok değişmelisin ki , sen sen olmaktan çıkmalısın..."


"Şeriat der ki: "Seninki senin, benimki benim"

Tarikat der ki: "Seninki senin, benimkide senin"

Marifet der ki: "Ne benimki var ne seninki"

Hakikat der ki: "Ne sen varsın ne ben"


"Kader, hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten, "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin..."


"AŞK’ın hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk.

Ya tam ortasındadır, merkezinde,

Ya da dışındadır, hasretinde…"


"Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.''


"İnsanoğlu bir gün virgülü kaybetti ve söyledikleri birbirine karışmaya başladı. Noktayı kaybettiğinde düşünceleri uzayıp gitti, onları bir araya getiremedi. Bir gün ünlem işaretini kaybetti ;sevincini, öfkesini, tüm duygularını yitirdi. Bir başka gün soru işaretini kaybetti, soru sormayı unuttu. Derken bir gün iki noktayı kaybetti ve kimseye açıklama yapamaz oldu. Yaşamının sonuna geldiğinde elinde yalnızca tırnak işareti kalmıştı. İçinde de ‘başkalarının düşünceleri vardı, yalnızca.’’



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page